Unesco Dünya Miras Listesi(1. Bölüm)
Unesco Dünya Miras Listesi
Unesco tarafından geçtiğimiz aylarda Somut Olmayan Kültür Varlığı olarak Dede Korkut Hikayeleri, dünya miras listesine girdi. UNESCO listesinde olan sadece Dede Korkut Hikayeleri değil, çeşitli kategoriler altında onlarca tarihi kalıntı veya yazıtta bugün Dünya Miras listesinde kendine yer bulmuştur. Umut ediyorum ki zamanla gerekli önem verilerek daha bir çok yapıtımız bu listeye adını yazdıracaktır. Çünkü dünyanın en eski uygarlıklarına ev sahipliği yapan bir coğrafyanın üzerinde yaşamaktayız. Arkeolojik kazılar sonucu bir çok eski baş yapıtın daha ortaya çıkartılacağını düşünüyorum. Misal daha düne kadar dünyanın en eski yapılarının Mısır piramitleri olduğu düşünülmekteydi. Oysa Şanlıurfa’nın 20 km dışında bulunan Göbeklitepe Arkeolojik Alanı bütün bu tezlerin hepsini çürütmüştür. Göbeklitepe’de ki taşlar incelendiğinde günümüzden yaklaşık olarak 11.600 yıl öncesine ait olduğu düşünülmektedir. Buda Mısır piramitlerinden binlerce yıl öncesi demektedir.Kısa bir bilgiden sonra Unesco Dünya Miras listesine göz atabiliriz;
İstanbul’un Tarihi Alanları
İlgili Yazı : İstanbul’un Tarihi Yerleri
1985 yılında Dünya Miras listesine alınmıştır. Tarihi yarım ada binlerce yıl boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı ve Bizans gibi iki büyük imparatorluğun başkenti olmuş bu yarım ada üzerinde çeşitli baş yapıtlar yapılmıştır. Bunlar; Hipodrom, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya Camisi ve Topkapı Sarayı’nı içine alan Sultanahmet Kentsel Arkeolojik Sit Alanı; Süleymaniye Camisi ve çevresini içine alan Süleymaniye Koruma Alanı; Zeyrek Camisi ve çevresini içine alan Zeyrek Koruma Alanı ve İstanbul Kara Surları Koruma Alanı’dır.
Hipodrom
Ms.203’de Roma İmparatoru Septimius Severus yaptırmıştır. Daha sonra Constantine tarafından üzerine bir kat atılıp kapasitesi 100.000 kişiye çıkarılmıştır. Bu büyük baş yapıtı gözünüzde canlandırmanız için kısa bir bilgi daha vereyim; 390 metre X 75 metre olarak yapılmıştır. Buda 5.5 futbol sahasıdan daha büyük bir alan demektir.
Resimde de görüldüğü üzere orta tarafında iki büyük sütun yanlarında ise biraz daha ufak sütunlar bulunmaktadır. Bunun koyulma nedeni arasında çeşitli söylentiler olsada, genel kanı izleyicilerin görüş mesafesini azaltıp heycanı daha çok artırmaktır.
Ayasofya
Ayasofya, adındaki “aya” sözcüğü “kutsal,azize”, “sofya” sözcüğü ise herhangi bir kimsenin adı olmayıp Eski Yunancada “bilgelik” anlamındaki sophos sözcüğünden gelir. Ortodoksluk mezhebinde Tanrı’nın üç niteliğinden biri olarak sayılır. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul’un bugünkü adıyla Fatih ilçesinde yaptırılmıştır. Bu çok eski binanın bir özelliği, yapımında kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır.
Bizans İmparatorluğu zamanında kilise olarak kullanılan bu yapı, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1453 yılındaki fethinden sonra cami haline dönüştürülmüştür. Kilise zamanındaki insan figürleri Cami olarak kullanmaya başlandığında üzerleri sıva ile kapatılmıştır. Cumhuriyet’in ilanından bir süre sonra müzeye çevrilmiş ve bugün hala müze olarak kullanılmaktadır. Müze olarak kullanılmaya başladığında sıvalar geri sökülüp eski görünümüne kavuşturulmaya çalışılmıştır.
Dipnotlar: Ayasofya bir çok savaşa ev sahipliği yapmıştır. Haçlıların Bizans İmparatorluğu ile yaptığı savaşta bir çok yeri yıkılıp ve yağmaya uğramıştır. Bugünkü merkez kubbesi, Bizans döneminde bir çok kez çökmüştür. Daha sonraları yapılan restorasyon çalışmaları sayesinde bu muhteşem yapı eski ihtişamlı görüntüsüne tekrardan kavuşturulmuştur.
Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası
Cami, Sivas’ın Divriği ilçesinde 1228-1243 yılları arasında Mengücek Beyi Ahmet Şah tarafından, Darüşşifa ise kızı Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır. Mimarı Muğis oğlu Hürrem Şah’tır. 1985 yılında Dünya Miras listesine girmiştir.
Bir çok bölümünde Selçuklu Mimarisinin izlerine rastlanılsada, plan ve üslup olarak benzersiz bir yapıya sahiptir. Diğer Selçuklu yapılarında genel olarak görülen avlu sistemi burada görülmemektedir. Özellikle eski eserlere ilgisi olanların mutlaka gidip görmesi gereken yerlerin başında gelmektedir. Bir çok farklı üslup çeşidi ve süsleme sanatı ile yapılmıştır. Öne çıkan unsurları Batı Kapı, Şah kapısı, Cennet kapı,darüşşifa,mimber,türbe ve mihraptır. Giriş kapısının üst tarafı Sivri kemer ile geçilmiştir. Bu hem görüntü olarak hemde yapısal olarak çok hoş görüntü vermektedir. İç taraflarında ise kemer ve tonoz çeşitlerinin bir çok güzel örneği görülmektedir.Abanoz ağacından yapılan mimber, yapıyla yaşıt olup hala günümüzde de orjinalliğini korumaktadır. Kündekari tekniğinin şaaserlerinden bir tanesidir.Oyma bezemelerinin çeşitliliği bu yapı üzerinde farklı farklı zanaatkarların çalıştığını göstermekte. Son olarak Selçuklu Mimarisinin değişmez parçası olan kartal figürü burada da kendini göstermektedir.
Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası ile ilgili daha detaylı resimler için buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Göbeklitepe Arkeolojik Alanı
İnsanlık tarihi adına şimdiye kadar bildiğiniz tüm bilgileri unutun. Bugüne kadar tarihin en eski yapıtı olarak Mısır Piramitleri kabul ediliyordu. Yapılan çoğu kazı çalışması ve bulgular da bunu destekler nitelikteydi. 1995 yılında Prof. Klaus Schmidt’in yapmış olduğu kazı tarihte bilinen çoğu gerçeği yerle bir etti.Mezopotamya uygarlıkları ve Maya gibi medeniyetlerin bile çok öncesinde bu coğrafya da bazı uygarlıkların olduğu ortaya çıktı.Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak 22 km kuzey doğusunda, Örencik Köyü yakınlarında yer alan dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğu bulundu. 2011 Unesco’nun Geçici Dünya Mirası listesine 2018’de ise kalıcıyı listeye girmiştir. Bu yapıların ortak özelliği, T biçimindeki 10-12 dikilitaş yuvarlak planda dizilmiş, araları taş duvarla örülmüştür. Dikili taşların üzerine insan eli ve kolu,çeşitli hayvan ve soyut semboller oyularak veya kabartılarak betimlenmiştir. Tam olarak neyi betimlendiği çözülemesede bir şeyleri anlatmaya çalışıldığı düşünülmekte ve bu konu üzerinde uzmanlar çeşitli çalışmalar yapmaktadır. Resimlerde en dikkat çeken ve insanı mest eden başka bir konu ise hayvan motiflerinin (boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, yaban ördekleri ve akbaba ) gerçeğe bire bir benzer şekilde yapılması… Gerçi Göbeklitep ile ilgili insanı hayrete düşüren sadece bu konu değil. Misal hala bir çok bilim insanın tam olarak açıklayamadığı bir konuda, bu yapıyı nasıl yaptıkları. Varsayımlardan bir tanesi çevredeki platolardan küt olarak kesilip ve işlenerek buraya getirildiği yönünde. Mantıken gerçeğe en yakını bu gibi görünüyor. Fakat o zamanın teknolojisiyle bunun gibi başyapıtı nasıl yaptıkları hala gizemini koruyor.Kazılar sonucu boyları 7 metreyi bulabilen ve 300 den fazla farklı boylarda dikili taş olduğu ortaya çıkmıştır. Göbeklitepe ile ilgili daha fazla bilgi almak isteyenler National Geographic’in Göbeklitepe Belgeselini izleyebilirler.
Bu makalede ” Unesco Dünya Miras Listesi(1. Bölüm) ” konularını ele almaya çalıştım. Yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim. Sizlerde Görüş ve Önerilerinizi ” YORUM ” bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz.