Restorasyon Konusunda Bizden de Kötüleri Var !
Bazı şeyler gerçek anlamda alanında uzman olan insanlara bırakılmalı. Yetersiz bilgi birikimiyle yapılan her şeyin sonucu hüsrandır. Tam anlamıyla hakim olmadığımız bir konu da ne kadar istesek de başarılı olamayız. Özellikle sanat eserleri gibi geriye dönülmesi imkansız olan konularda, daha da dikkatli olmalıyız.
Bir tarihi eser üzerinde işlem yapmadan önce onun tarihini, yapım tarzını, kullanılan malzemenin cinsini ve işlem esnasında kullanacağımız malzemelere olan tepkisini iyi analiz etmemiz gerekir. Aşağıda örnek olarak verdiğim eserlere göz attığınız da neden çok önemli olduğunu daha iyi anlıyacaksınız. Merak edenler için => Türkiye’deki Başarısız Restorasyon Örnekleri
O zaman başlayalım Restorasyon Konusunda Bizden de Kötüleri Var ! makalesine. İyi okumalar…
Ecce Mono
Ecce Mono Öncesi / Sonrası
Ecce Mono, dünyada gelmiş geçmiş en kötü sanat restorasyonu olarak kabul edildi. Tamam kabul belki diğer sanat eserleri gibi bir baş yapıt değil. Fakat bu muameleyi görecek kadar da sıradan bir şey değil ( Katolik sanatının tipik örneklerinden biri olarak kabul edilmekte ). Özellikle restorasyon bölümü öğrencilerine ibretlik diye devamlı gösterilmeli. Böyle iğrenç bir eserin ortaya çıkmasına sebep olan bayanın ismi Cecilia Gimenez. Kilise de çalışan bu hanım efendi, kendince iyi bir şeyler yapmaya çalışmak istese de, sonuç umduğu gibi olmuyor. 2012’de bu resmin dünya çapında ( olumsuz anlamda ) bir ün kazanması, bir anlamda o kilisenin ismini de duyurdu. Yılda binlerce turist sadece bu restorasyon faciasını görmek için kiliseye geliyor.
İspanyol Heykelleri ( Hz. Meryem )
15. yüzyıldan kalma bu ahşap heykelleri modern dünyaya uyarlayan Maria Louisa Menendez. Sanırım bu hanımefendi, hayal gücünü de ortaya koyarak yeni bir mimari akım ortaya koymaya çalışmış. Ne kadar başarılı olmuş orası tartışma konusu. Tarihi eserleri restore ederek ömrünü uzatma düşüncesi güzel fikir. Fakat bu fikri Maria’nın ahşap heykel üzerinde ilk deniyor olması garip. Daha da garip olan bu heykellerin 2002 yılında alanında uzman olan Luis Saro tarafından özenle restore edilmiş olması.
Maria’nın hayal gücünün ne kadar geniş olduğunu bu girişimiyle görmüş olduk. Bugüne kadar görmediğimiz kadar farklı renk tonu kullanmış. Hz. Meryem’in cüppesi için neden sıcak pembe veya bebek İsa’nın kıyafeti için neon yeşili seçtiği belli değil.
Renk cümbüşü, bu talihsiz restorasyon sırasında yapılan tek şaşırtıcı sanatsal seçim değil. Maria heykellere de abartılı bir makyaj ekledi. Bu da ahşap heykellerin orijinal güzelliğinin yok olmasına sebep oldu.
Saint George Heykeli
İşte İspanya’dan bir talihsiz restorasyon örneği daha. Saint George heykeli, yaklaşık olarak 500 yıldır Saint Michael Estella kilisesinde. Değişen hava koşulları, kirlilik ve kilisedeki ses titreşimlerinin sebep olduğu nedenlerden dolayı zaman içerisinde eserde bazı bozulmalar oluştu. 2018 yılında görev aşkıyla yanıp tutuşan bir akademisyen ( sanat tarihi alanı ), bozulmaların sebeplerini araştırmak yerine, çözümü bir fırça ve boya kovasında buldu.
Renk tonlarını seçerken neyi düşündüğünü cidden çok merak ediyorum. Saint George’nın yüzünü mü düşündü, yoksa farklı bir şeyi mi, bu konuda pek emin değilim. Ancak ortaya çıkan sonuç iğrenç.
Düşünün sonuç o kadar iğrenç oldu ki belediye başkanı bile devreye girdi. Heykeli gülünç halinden kurtarmak için girişimlerde bulundu. Vahim olan diğer bir konu araştırmalar sonucu ortaya çıkan yanlış boya kullanımı. Makalenin en başında bu konuya kısaca bir giriş yapmıştım. Yeri gelmişken bu konuyu biraz daha açayım. Bir eserin üzerinde gördüğünüz boya, şuan kullandığınız boya ile aynı türden değil. Yani aynı türden şeylerin karışımıyla elde edilmemiştir. Günümüz boyalarını elde etmek için çeşitli kimyasallar kullanılmakta. Bu da eserdeki asıl boyaya veya eserin tümüne zarar vermektedir. Bu tarz bir müdahale anında ilk yapılması gereken, yapıdan küçük bir parça alınarak laboratuvara göndermek. Oradan çıkacak sonuca göre uygun müdahale yöntemi belirlemek.